Güncel
Trump’ın salladığı kılıç-Mevlana İdris
110 milyar dolarlık silah alsam ve 400 milyar dolarlık yatırım anlaşması yapsam, Trump benim evime de gelip kendini gösterir elbette. Ne olacak o silahlar? Suudiler o silahları ve daha önce alınan tonla silahı, uçağı kime, hangi düşmana karşı kullanacak? Kılıç dansı yapmış Trump. Boynuna asılan altın madalyanın ağırlığıyla biraz zorlanmış mıdır? Neydi? Bazı İslam ülkelerinin vatandaşları için Amerika’ya giriş yasağı koyan siyasetçi şimdi İslam’ın doğduğu topraklarda para kaldırıp kılıç sallamaya mı gelmişti? Evet, öyle olmuştu.
Trump Suudi Arabistan’da görüldü.
Bunun ne önemi var ve ayrıca neden görünmesin?
110 milyar dolarlık silah alsam ve 400 milyar dolarlık yatırım anlaÅŸması yapsam, Trump benim evime de gelip kendini gösterir elbette. Ne olacak o silahlar? Suudiler o silahları ve daha önce alınan tonla silahı, uçağı kime, hangi düşmana karşı kullanacak? Kılıç dansı yapmış Trump. Boynuna asılan altın madalyanın ağırlığıyla biraz zorlanmış mıdır? Neydi? Bazı Ä°slam ülkelerinin vatandaÅŸları için Amerika’ya giriÅŸ yasağı koyan siyasetçi ÅŸimdi Ä°slam’ın doÄŸduÄŸu topraklarda para kaldırıp kılıç sallamaya mı gelmiÅŸti? Evet, öyle olmuÅŸtu.
Mekke’de Kâbe’nin etrafındaki kuleler, zigguratvari binalar yeterince ÅŸey deÄŸil miydi? DeÄŸilmiÅŸ, peki. Roma’da boyu kısa bir senatörün belindeki uzun kılıcı gördükçe (fiziksel olarak onun o kılıcı kınına sokup çıkarması mümkün olamayacağı için) sorarmış bir bilge Romalı: “O kılıcı sana kim taktı?”
Yaklaşan kasırgayı durdurmaya yetmez silahlar, hiç yetmemiştir. Bir şey kokuşmuşsa kokuşmuştur. Silah sanayiini ayakta tutmak dışında işlevi olmayan ve bazılarının satın alındığı ülke depolarında çürümeye bırakıldığı bilinen uçaklar, silahlar gizleyemez bazı kokuşmaları.
Bazı ÅŸeyler için bana ne efendim deyip geçememek de ne zor bir ÅŸey yahu, geçemediÄŸinde de bir ÅŸeyin deÄŸiÅŸmediÄŸini göre göre. Hafta sonunda Ankara’da yapılan olaÄŸanüstü kongrede beklenen oldu. Åžimdi yeni ÅŸeyler bekleniyor. Okulların kapanması yaklaÅŸtı, demek ki dutlar olgunlaşıyor. Hava durumları, hep olduÄŸu gibi bizim mevsim alışkanlıklarımızın epey dışında seyrediyor. Ä°stanbul’daki çeÅŸmelerin hepsinden, içilebilir evsafta su akmadıkça, yerel yönetimlerin ve diÄŸer ilgili kuruluÅŸların baÅŸarılı olduÄŸuna inanmam, inandıramazsınız. Evet, böylece havadan sudan da bahsettiÄŸimize göre ÅŸimdi asıl konuya gelebiliriz: Evrendeki büyük soruya bir cevap bulabildin mi?
Peki soruyu duydun mu?
Peki hiç dinliyor musun iç kulağınla kendi kendine sorman gereken soruyu duyup duymadığını bilmediğin kulaklarını?
“Haberiyat.com”da Mustafa Åžahin’i okumak…
Akif Emre’nin öncülüğünde çıkan harika bir sitemiz oldu: Haberiyat.com.
Geniş bir yazı gamı ile ülkemiz, dünya, İslam âlemi hakkında yazılar, röportajlar, dosyalar yayınlayan sitede, güncel ve geniş zamanlı perspektifler var.
Diğer değerli isimler yanında, yazarlardan birisinin de Mustafa Şahin olduğunu görünce mutlu oldum. Çünkü uzun zamandır bu üsluptan uzaktık.
Bu içtenlikten, kelimelere verilen sudan, ironiden, bilgelikten, kara mizahtan, öfkeden, acıdan ve rikkatten…Uzaktık.
Yazarımızın sahalara dönmesine vesile olduğu için Haberiyat sitesine müteşekkirim. Kaliteli haber, yorum ve yazı çalışmaları için siteye emeği geçen bütün yazı dostlarına ve elbette değerli yazarlarımızın eline, yüreğine sağlık.
Åžimdi sizi Mustafa Åžahin’in son yazısından tadımlık bir bölümle baÅŸbaÅŸa bırakıyorum:
“(…) Evet, daima kazanan ve hiç kaybetmeyen yüzler vardır. Teslimiyetle boyun bükerek deÄŸil, kazanmanın gizli açık gururuyla mesut ve bahtiyardırlar. ÇoÄŸunlukla sükût etmiÅŸtir vicdanları. SusmuÅŸlardır. O sükût yüzlerine mutluluk olarak yansır. EndiÅŸesiz, telaÅŸsız, kaygısızdırlar. Yangını seyrederler. Yangını seyrederken de boÅŸ durmazlar; ne satacaklarını, ne kazanacaklarını hesap ederler. Kazanırlar da…
Şu kısa hayatta biz dahi tanıdık onlardan bazısını. Felaketleri fırsata tahvil etmeye çalışırken saklayamadıkları heyecanlarını çok kereler gördük mutlu yüzlerinde. Hukukçusu da hekimi de, siyasetçisi de sendikacısı da, yazarı da yöneticisi de, tüccarı da memuru da birdir.
Eminim siz de görmüş tanımışsınızdır. Hiç kaybetmemekten doÄŸan kibirlerini, huzurlarını, gülümseyiÅŸlerini… Gördüklerinden geri kalmamak için dua ederken bile yüzlerindeki o beÅŸuÅŸ ifade, o hınzır gülümseyiÅŸ artar çoÄŸalır. Bu gülüş, nimete şükranın niÅŸanesi deÄŸildir; hak ediÅŸin, emniyetin, güvenin, hep kazanmanın, hiç kaybetmemenin niÅŸanıdır. Belki, bu zamanda böylelerinin refahımızın, dünya saadetimizin artışı nispetinde sayıları da artmıştır. Belki biz, onları sadece kıskanıyoruz.
Hiç kaybetmeyenler, hep kazananlardır onlar. Yahya Kemal’in resmettiÄŸi tüccar arkadaşı da öyledir. Bu hal, bu vicdan istirahati, kalbi olanın tiksineceÄŸi bir haldir ama ÅŸair tiksinse de öyle demez. O, sadece ‘vicdanen müsterih’ der geçer. Vicdanen müsterihlerin yastıkları, ayakkabıları ortopedik, kaburgaları geniÅŸ, derileri kalındır. Böylelerine acı dokunmaz, hayat dokunmaz, söz dokunmaz, kış kıyamet dokunmaz. Böylelerine baÅŸkasının acısı hiç dokunmaz.
Her zaman her yerdedirler böyleleri. Siz de çok karşılaşmış olmalısınız onlarla. Kendi adıma, bu tiplerin karşısında çok kereler aciz ve çaresiz kalmışlığım olmuştur. Ahvalleri, tepkileri pek çaresiz bırakır insanı ve bir şey yapamazsınız. Onların dahi hayattan şikâyetleri vardır ama hepsi alacaklarının tahsiline, kasa ve keselerine dairdir.
Dünya bir gam küresidir, evet öyledir lakin herkese deÄŸil, yalnız kalbi olanlara… Olur olmaz, yerli yersiz gülümseyenlere, hep kazananlara, hiç kaybetmeyenlere gam ve keder yoktur ya da azdır. Esasen hiç kaybetmeyen diye bir ÅŸey yoktur ama hayatın büyük kısmını, görünür alanları böyleleri kaplar. Gamsız baykuÅŸlar, iÅŸi tıkırında olanlar.(…)” Mustafa Åžahin- Haberiyat.com
Saka deliÄŸi
Biliyorsunuz eskiden Ä°stanbul’da her evde bir su musluÄŸu yoktu. Özellikle içme sularını “saka” denilen meslek erbabı sokak sokak, ev ev dolaşıp dağıtırdı.
Ä°ÅŸte bu sakalar bazan eve girmeden, kapıyı açmadan o eve su bırakabilirdi. Çünkü bazı evlerin sokaÄŸa bakan kısmında, içeriye su boÅŸaltılması için bir delik bulunur ve bu deliÄŸe “saka deliÄŸi” denirdi. Saka gelir, kırbasındaki suyu bu delikten boÅŸaltır, içeriye akıtılan su, orada hazır bulunan kabın içini doldururdu. Yaa efendi, iÅŸte böyle.
Henüz yorum yapılmamış.